Kıymetli dostlar,
Peygamberler, inananlar için sadece tarihsel şahsiyetler değil; birer inanç, birer yaşam biçimi ve ahlaki kılavuzdur. Hz. Muhammed (s.a.v) ve Hz. Musa, yalnızca Müslümanların ve Yahudilerin değil, aynı zamanda evrensel bir ahlakın, adaletin, tevazunun ve merhametin temsilcileridir. Onların isimleri, inananların dilinde dua; gönüllerinde sevgiyle yer etmiş mukaddes simgelerdir. Bu nedenle onları küçültücü, aşağılayıcı veya hakaret içeren biçimlerde resmetmek, yalnızca bir dini değil; o dine inanan milyonlarca insanın maneviyatını doğrudan hedef almak anlamına gelir.
Peygamberlerin karikatürlerinin çizilmesinin savunucuları genellikle “her şey eleştirilebilir” derler. Kutsalların ve inançların aşağılanması eleştiri değil, hakarettir. Çünkü kutsal, bir halkın ruhudur; onunla alay etmek, topluma saygısızlık etmek demektir. Bu bağlamda Leman dergisinin karikatürü, yalnızca bir çizim değil, inançlı insanların gönlünde patlayan bir bombadır adeta.
Demokratik toplumlarda ifade özgürlüğü, bireyin en temel haklarından biri olarak kabul edilir. Ancak bu özgürlük hiçbir zaman sınırsız değildir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihatlarında da belirtildiği gibi, ifade özgürlüğü; kamu düzenini bozmayacak, nefret söylemine yol açmayacak ve başkalarının dini duygularını aşağılamayacak şekilde kullanılmalıdır.
İfade özgürlüğünün kutsallara hakareti kapsayıp kapsamadığı uzun süredir tartışma konusudur. Fakat genel kabul şudur ki; bir karikatür ya da yazı, bir inanç grubunu hedef alarak onu aşağılıyor, ötekileştiriyor veya saldırgan imgelerle temsil ediyorsa, artık bu bir “özgürlük” değil, “nefret söylemi”dir. Leman’ın karikatüründe Hz. Muhammed ve Hz. Musa’nın bombalarla ilişkilendirilmesi, terörü doğrudan peygamberlik kurumuna bağlamaya çalışan bir algı operasyonudur. Bu, hem dini hem de toplumu hedef alan son derece tehlikeli bir yaklaşımdır.
Bir toplumda barış ve huzurun temeli, insanların birbirlerinin inançlarına ve değerlerine saygı göstermesiyle mümkündür. Çok kültürlü ve çok inançlı toplumlarda bu hassasiyet daha da önemlidir. Türkiye gibi farklı inanç mensuplarının bir arada yaşadığı ülkelerde kutsallara yapılan her saldırı, toplumsal dokuda derin çatlaklar açar.
Leman’ın karikatürü, sadece Müslümanları değil; vicdan sahibi her bireyi rahatsız etmiştir. Çünkü burada hedef alınan şey, yalnızca inanç değil, insanın değer verdiği her şeydir. Bu tür tasvirler, dine inananları dışlayan, onları aşağılayan ve toplumda ötekileştiren bir dil üretir. Bu dil, nefretin, kutuplaşmanın ve çatışmanın önünü açar.
Unutulmamalıdır ki, dinî değerlere yapılan saldırılar sadece o dine inananları değil; toplumun tüm kesimlerini etkiler. Çünkü inançlı bireyler, aynı zamanda anne, baba, komşu, öğretmen, doktor, işçi, memur gibi rollerle toplumun her alanında yer alırlar. Onların değerlerine saldırmak, aslında o toplumun tüm yapı taşlarını sarsmak demektir.
Mizah, eleştirel düşüncenin ve toplumsal farkındalığın önemli bir aracıdır. Ancak mizah, aynı zamanda bir sorumluluk işidir. Mizahçının kalemi sivri olabilir; ama bu sivrilik, adaletsizliği kesmeli, ahlaksızlığı delmeli, cehaleti parçalamalıdır. Kutsallara yöneldiğinde ise o kalem bir kılıca dönüşür. Çünkü inanç, bir toplumun en mahrem, en korunaklı alanıdır.
Leman dergisi, yıllardır Türkiye’deki mizah geleneğinin önemli temsilcilerinden biri olarak anılmıştır. Ancak son dönemde, özellikle dini değerlere yönelik tahkir içeren karikatürleriyle adından olumsuz biçimde söz ettirmektedir. Bu karikatür, sanat ya da eleştiri değildir; aksine, medyanın sorumsuzluk sınavından sınıfta kaldığının somut bir göstergesidir.
Medya kuruluşları, özgürlüklerinin yanı sıra, etik sorumluluklarını da unutmamalıdır. Zira bir gazete ya da dergi, yalnızca haber ya da fikir üretmez; aynı zamanda toplumun zihin yapısını ve duygusal atmosferini de şekillendirir. Bu yönüyle medya, ya barışın taşıyıcısı olur ya da kutuplaşmanın tetikleyicisi…
Hz. Muhammed ve Hz. Musa gibi peygamberleri bombalarla tasvir etmek, yalnızca hakaret değildir; aynı zamanda İslam’ı şiddetle özdeşleştirme çabasıdır. Bu, İslamofobik önyargıları körükleyen, Batı’da sıkça rastlanan ve oryantalist kalıplarla beslenen bir düşünce yapısının ürünüdür.
Bu karikatürün Türkiye’de bir yayın organında çıkması, bu zihniyetin artık içimize kadar sızdığını göstermektedir. Oysa Hz. Muhammed’in hayatı barış, sabır ve merhamet örnekleriyle doludur. Aynı şekilde Hz. Musa, zulme karşı direnişin ve adaletin sembolüdür. Onları bombalarla eşleştirmek, tarihi, dini ve insani hakikate yapılan büyük bir ihanettir.
Değerli dostlar,
Bugün yaşadığımız bu üzücü olay bize bir kez daha gösteriyor ki; ifade özgürlüğü adı altında kutsallara saldırmak, özgürlük değil, ahlaksızlıktır. Bu tür yayınlar, toplumsal barışa, inanç özgürlüğüne ve birlikte yaşama kültürüne zarar vermektedir. Leman dergisi derhal kamuoyundan samimi bir özür dilemeli ve bir daha kutsallara hakaret eden yayınlara yer vermemelidir.
Toplum olarak bize düşen görev ise sessiz kalmamak, ama tepkimizi hukuk ve nezaket çerçevesinde göstermek, ayrışmaya değil birleşmeye hizmet etmektir. Çünkü kutsallar sadece bir inanç grubunun değil; insanlığın ortak vicdanının sembolleridir.
Küresel dünyada hakiki özgürlük, başkalarının kutsallarına saygı göstererek var olabilir. Vicdanı olan her sanatçı, her yayıncı, her insan bu sorumluluğu taşımak zorundadır.
Kalın Sağlıcakla…